Hayallerim, Delorean ve Sen: İzlenim: Pleksus

12 Kasım 2012

İzlenim: Pleksus

Henry Miller
Kendi hayatımı Miller’ın becerdiği ustalıkla dökebilecek miyim kağıda hiç? Yakalayabilecek miyim akıp giden düşünceleri? Kitaplarında sık sık hafızasının ne kadar da kuvvetli olduğundan bahsediyor Henry Miller. Öyle kuvvetli bir hafızam olduğunu ileri sürecek olursam tanıdık çevremden çok fazla karşı ses çıkacaktır. Miller’ın edebi zekasına ulaşabilmemin herhangi bir yolu olduğuna da inanmıyorum zaten. Tabii ki insan kendi kendini gerçekleştirebilir; fakat doğuştan gelen deha ve çocukluk kesinlikle küçümsenemeyecek kadar kuvvetli faktörler. Bu bağlamda ben Miller’ı okuyabilirim; fakat Millerlık taslayamam. Okuduğumu kendimce anlarım; ama Miller'ı tamamen anlayamam. İşte bu hüzünlü kavrayış benim içimi yakıp kavuran.
Pleksus’un sonunda Miller bu üçlemeyi yazarken nasıl da eski bir yarayı deştiğini söylüyor. Hayatının, hakkında yazdığı kısımlarını hatırlamanın –kendi yarasını açarken- başkalarının yaralarını iyileştirebileceğinden bahsediyor.
Daha Neksus’la kesişmese de yolum, Seksus ve Pleksus’la güzel bir dostluk kurdum sanırım. Seksus’un erotik havası ile Miller’ın çarpık dünyasının yarattığı tekinsizlik hissi, Pleksus’da yazarın kendini yazar kimliği içindeki arayışını anlatışındaki dürüstlük ile buhar oluyor. Bu sefer Miller’ın yazar olmaya çalışırken geçtiği çemberlere kendini oturtmaya çalışan zavallı okuyucu, kendini her şeyi sorgularken buluyor.  Her demden vuruyor Miller; ama en çok varoluşundan ve dünyadan laflıyor. Dünyanın güzelliklerinden. Mistik düşüncelerle de besliyor onları. Çocukluk tekrar tekrar dolduruyor satırları. İnsanı insan yapan ilk adımların atıldığı neşeli çocuklukların izini sürüyor. Cesaretin var mı çocuk olmaya yeniden? Pleksus beni melankoliye sürüklüyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder